Öztürk: “Bazı diziler ahlaksızlığı meşrulaştırıyor!”

AHLAK SİSTEMİ ÇÖKEN TOPLUM VAR OLAMAZ

MHP Kırıkkale Milletvekili ve TBMM Adalet Komisyonu Üyesi Av. Halil Öztürk kamuoyunda 11. Yargı paketi olarak bilinen “Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” nin görüşmelerinde partisi adına Teklifin tümü üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda konuştu. Adaletin, ahlaklı bireylerle mümkün olduğuna değinen Öztürk, ahlaki sistemi çöken toplumların var olamayacağını ifade etti.

AHLAKSIZLIK MEŞRULAŞTIRILAMAZ

Öztürk, konuşmasında şu ifadelere yer verdi. “Adalet, ahlaki ilkelere dayanmadıkça burada yaptığımız kanunlar yalnızca ceza üretmekle kalacaktır. Ahlak ise yalnızca belirli kıstasları, prensipleri saymakla var olan bir norm değildir. Adalet sistemimiz bireysel ve toplumsal ahlak ile mündemiç oldukça o zaman bu kanunların yapılış amacı; suçun ve şiddetin azalması, suçun oluşmasının önlenmesi, iyi niyetli ve doğru davranışlı bireyler ve toplum gerçekleşecektir.

Ahlaki sistemi bozulan toplumlar suçu önleyemez, suçla mücadele edemez hale gelir. Biz dünyaya adaletle hükmetmiş, adaletle namzet olmuş bir milletiz elbette bunun arkasındaki en büyük unsur da sağlam ahlaklı bireylerin çoğunlukta olduğu bir toplum olmasıdır.

Her toplumda yanlış yapan, ahlaki ilkelerden yoksun bireyler vardır ve olacaktır da ancak burada önemli olan bu davranışların genele teşmil edip etmediğidir.”

KADIN PROGRAMLARI AHLAKSIZLIĞI YAYGINLAŞTIRIYOR

Öztürk, çağımızda ahlaksızlığın yaygınlaşmasında ve meşrulaştırılmasında iletişim araçlarının rolüne değinerek bu durumu şu şekilde özetledi. “Kitle iletişim araçları maalesef bugün ahlaksız davranışları yaygınlaştırmakta ve Türk toplumunun var oluşsal kodlarıyla oynamaktadır. Televizyonda gündüz kuşağında yayınlanan kadın programları adı altındaki sözde eğlence temalı içerikler TikTok’taki içeriklerden farksızdır. Yine TV’lerdeki ahlaki yönü olmayan diziler şiddet unsuru içeren diziler, ahlaksızlığı ve şiddeti meşrulaştırmaktadır.

Çarpık ilişkiler, aileyi yıpratan, sarsan davranış ve hareketler, çocuklarımıza ve gençlerimize olumsuz örnek teşkil edecek tüm içerikler bu programlardadır. İnsanın aklının hafsalasının alamayacağı tüm işler bu programlar vasıtasıyla 86 milyon insanımıza sergilenmektedir.

Örneğin; gündüz kuşağında yayınlanan bir programda, kocasının yaşlanmasından dolayı öleceğini ve bu sebeple kendisinin yalnız kalacağını düşünen bir kadın, başka bir kişiyle sevgili olduğunu açıkça, arsızca ve maalesef hiçbir ikaz almadan ifade edebilmektedir.”

GEREKLİ ÖNLEMLER ALINMALIDIR

“Bunun yanı sıra yine TV’lerde yasaklı madde kullanımı, zararlı maddelerin bağımlılığı adeta özenilecek bir hâlmiş gibi sunulmaktadır. Bu durum televizyon programları ile sınırlı değildir. Dijital platformlarda veya sosyal medya uygulamalarında da dizi, film veya çeşitli içerikler vasıtasıyla çıplaklık, zararlı tüm alışkanlıklar normalleştirilmektedir.  Yüce milletimizin temsilcileri olarak bu noktada sorumluluk sahibi olarak hareket etmeli ve bu içeriklere karşı ciddi manada mücadele etmeliyiz.  Sadece RTÜK’ün verdiği cezalarla yetinilmemelidir. En büyük cezayı ahlaki yapımızı, normlarımızı, toplumsal sistemimizi bozanlara vermeliyiz. Zira ahlaki sistemimiz çökerse toplum olarak ayakta kalmamız mümkün değildir.”

MÜFREDATA AHLAK BİLGİSİ DERSİ KONULMALIDIR

“Ahlakın sadece ailede öğretilen bir norm olmadığını savunan Öztürk eğitim-öğretim müfredatında da bu hususa ciddi bir yer ve zaman ayrılması gerektiğini ifade etti. “Her işin eğitimden geçtiğinin farkında olarak müfredatımızda yer alan “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersindeki “Ahlak Bilgisi” kısmının ayrı bir ders olarak okutulmasını öneriyorum.

Ahlak Bilgisi dersi, tıpkı Türkçe, Matematik, Fen Bilgisi gibi ciddiyetle işlenmelidir; çocuklarımıza tarihten örnekler sunduğumuz gibi bizler de günümüzde de yaşayan canlı örnekler olarak hareket etmeliyiz.  Ahlak bilgisi dersinde uyuşturucunun zararını, akrabaya, eşe, komşuya saygıyı öğrenen birey televizyon karşısına geçtiğinde bunun tam tersini gördüğünde işte o zaman o dersin de aile de bizim çocuğumuza verdiğimiz nasihatin de hiçbir önemi kalmamaktadır” dedi.